Sabır… – Aslolan hayatır, hayat da BEŞİKTAŞ

Sabır…

Evet, 4.hafta geride kaldı ve zirvedeki rakiplerimizden 8’er puan gerideyiz, hepsi fırtına gibi esip birbirleriyle oynadıkları maçlarda dahi her ikisi de 3’er puan alabilirken biz oyun organizasyonu
 olmayan, transferleri boktan, oyuncuları gofret, hocası plansız ve hepsinden önemlisi daha oyun
 planını hala oturamamış durumdayız. “ Hala “ diyorum çünkü nerdeyse sezonun sonu geldi, surda
 bitime sadece 30 maç kalmışken, Mayıs sonuna sunun şurasında 8.5 ay varken, takım taş çatlasa diğer
 organizasyonlar da dahil bilemedin en fazla 50 tane maç oynayacakken hazır olamamanın bir bahanesi
 yok, vay anasını sayın seyirciler.
 G.Saray’in akıcı, rakibi, dümdüz eden oyununu izleyince dehşete düşmemek, panik yapmamak, hocaya
 sallamamak imkânsız, bir de utanmadan zamana ihtiyacı olduğunu soyluyor, tamam belki her yerde
 her yorumcu “ G.Saray henüz birinci viteste, sezon içinde açılacaklar, oyunları oturacak, yeni
 transferler alışacak, su an çok bireysel hatalar yapıyorlar, kadroları ülkenin iki gömlek üstünde zaten “
 diyor olabilir ama bizi ilgilendirmez, Diaby henüz takımdaki oyuncuları tanımıyor olabilir, Nkodou ilk
 defa 11 oynuyor olabilir, Elneny 15 gün çalıştığı sistem 6.dakikada çökmesine rağmen farklı
 pozisyonlar oynamak zorunda kalıyor olabilir ama biz hemen istiyoruz, su an, simdi, derhal, neden biz
 hala besinci viteste değiliz ..
 Diaby zayıf, Nkodou çöp, bu transferlerin ne olduğunu saniyesinde anladık zaten, tamam belki Seri
 denen abi alındığında ya da Lemina G.Saray’a geliyor dendiğinde “ oo lig bitti abi hiç oynamayalım,
 herifler isi bitirdi “ denmiştir (bizim grupta hiç denmedi) ama biraz bekleyin, onların ne büyük
 oyuncular olduğu görülecek, fakat bizimkiler hakikaten beklemeye değmeyecek kadar gofret çocuklar
 .. Ve biz bekleyemeyiz, tamam, belki Gordon’lu kadronun 3 sene ligi sallaması için önce 3 sene acı
 çekmesi ve olgunlaşması lazımdı, tamam Şenol Güneş’in taktik kafasına, babalığına, mental gücüne
 gelene kadar bu takım Samet ile önce “ takımdaşligi, gençleşmeyi, kazanmayı istemeyi ve FEDA’yi“,
 pesinden Bilic ile “ fizik kondisyonu, gençliğin gelişimini, CEFA’yi “ yaşadı ve iki yıllık şampiyonluk ve
 Avrupa başarılarıyla isin SEFA’si 4-5 yıllık bir surecin sonunda geldi ama olsun, hemen Abdullah,
 hemen simdi ..
 Beşiktaş’ın tarihinde bu saydığım şampiyonluklarının hep bir felsefenin, planın, programın eseri olduğu
 gerçeği bizi ilgilendirmez, onun dışında hiçbir dönem bir oyun felsefesine sahip hocalarla çalışmamış
 olmamız, günü kurtaran 2003 ve 2009 şampiyonluklarının yaşlı, geleceği olmayan kadrolarla ve Denizli,
 Lucescu gibi “ kısa vadede anlık basari talep edilen uzun sureli şampiyonluk hasretlerinin sonunda “
 gelmesi de umurumuzda değil .. 4 yıllık Terim donemi arkasındaki çöküşü durdurmak için kısa vadeli
 gelen Lucescu tarzında bir ısırık alınarak kazanılan şampiyonluk veya çalıştığı hiçbir takımda iki sene
 üst üste başarılı olmamış (30 yıl önceki ilk G.Saray serüveni hariç, o da Derwall mirasının devamıdır)
 Mustafa Denizliler ile kazanılan şampiyonlukların devamının olmayacağını biliyor olmak da beni
 enterese etmiyor ..
 Bu camia, rekabet ettiği diğer iki camianın karşısında planlı, uzun vadeye yayılan, çabuk basari
 beklentisi yerine sabırlı bir süreç sonrasında gelen başarıları yeğlediği iki seferin ardından (70’lerin
 sonu ve Demirören sonrası) resmen kuyunun içinden çıkmış olabilir, 70’lerin sonlarında son maçlarda
 kümede kalınan sezonların arkasına Ozkaynak Düzeni sabrıyla gelen şampiyonluğun ya da Aybaba-
 Bilic-Güneş ile ulaşılan dominasyonun bir sabrın urunu olduğunu biliyor olabiliriz, ama biz ülkede son
 senelerde bir proje ve sistem adamı olarak görebildiğimiz tek hoca olsa da hocamızı beklemek zorunda
 değiliz ..
 Hemen istiyoruz, simdi ..
 Bak dun aksam Ersun’a, adam dökülen tek stoperini (ki Zanka aslında dünya çapında bir stoper, cop
 değil bizimkiler gibi) çıkardı ve sahanın en iyisi Jailson’u sahada tuttu, sonra stopere gitti Luiz
 Gustavo’yu çekti ve orta sahayı gecen seneden beri maç oynamamış Tolga Ciğerci’ye teslim etti ..
 Dahiyane .. Simdi benim hocam olsa Jailson’u çıkarır, bir sağ bek sokar, Tolga’yı stopere, Milli Takımda
 on liberoda iki maçta da hiç fena oynamamış Ozan Tufan’ı da esas mevkiine Gustavo’nun yanına koyup
 donen ribauntları alarak maçı tek kaleye çevirmeye oynardı, ama Ersun müthiş yaptı, Fener bu
 değişiklikten sonra Konya ovası gibi orta sahası olduğu için top şişirmekten başka bir şey yapmadı ama
 olsun, hocalık budur iste ..

Ya Fatih Hocam .. 11 yabancılı ve yukarıda dediğim gibi “ ülkenin bir gömlek üstündeki “ kadrosuyla
 yine inanılmaz .. Ben misal tam 44 senedir maç izliyorum, bu sene 360 dakikadır takımını izliyorum, bir
 düzen, bir diziliş göremedim, bu bile başlı başına bir gizem, bir sır, bir mit .. Tek sorun 4 maçta sadece
 7 puan alması ama olsun sorun değil, aramızda sadece Vida’nin gerzekçe atıldığı bir Gazişehir maçı
 veya İstanbul’da alınamamış bir Rize maçı kadar fark olması önemli değil, Atiba’nin, Burak’ın sezonu
 açmamış olması, iki kanattaki Arapların ve göbekteki Arsenalli abinin daha “ ulan 77 numaralı kısa
 boylu herif Caner miydi yoksa Gökhan miydi, söylemesi ne de zor isimler ulan “ demesi ihtimali bile bizi
 zerre ilgilendirmiyor, biz 4 maçta en az 10 puan istiyoruz, önümüzdeki 5 maçta 13, devrede 5-6 puan
 olsun ki ikinci yâri da Nisan gibi ligi bitirelim ..
 Bir kişiye ya da kişilere serzenişim değil beyler bu, dedim ya hepinizin aklına zekâsına hayranım,
 buradaki zeka ve algı seviyesinin altında kalırım ben, kulübü bilmem, yöneticileri tanımam, gençliğimde
 gittiğim deplasmanlardan sonra taraftar profili ya da Çarşı liderlerinin isimlerini bilmem, unuttum,
 kulüp içindeki dışındaki organizasyonların iç yapılarını bilmem, bir tek sahada olanla ilgili yazabilirim,
 okursanız sevinirim, okumazsanız da içimde kalmamış olur ..
 O yüzden naçizane söyleyebileceğim tek şey su, ülke bir sabırsızlık histerisinde, teknolojiye kolay
 erişim sayesinde herhangi bir futbolunun üç dakikalık videosunu izleyen bir Messi tadı alabileceği
 adamları ya da arka arkaya eklenmiş hatalar silsilesinin olduğu bir videoyla bir gofreti izlediğini
 düşünebilir, 12 yaşındaki ergen hocaya taktik veriyor, bu “ ben olsaydım “ tavırlarının yuzellibin farklı
 versiyonu var, yanımdaki herif Caner’i beğenmezken ben takımı karşı sahaya Caner’in geçiriyor
 olduğunu düşünebiliyorum, hal böyleyken matematiği ve doğrusu olmadığı için bu kadar sevilen bir
 oyunu “ hemen, simdi, su anda, gecikmeden, yoksa dışarıdasın “ kafasıyla izlemenin kimseye faydası
 yok ..
 Usandım yorumcusundan futbolcusuna, seyircisinden yöneticisine anlık yorumların yapılmasından,
 vallahi usandım ya, 8 ay gemide çalışırdım, 2 ay izin yapar ayni gemiye dönerdim, ayni personel ayni
 kamara ayni gemi, tekrar alışmam iki hafta sürerdi .. Hiç bir topçu su an gofret değil, hiçbir hoca
 yetersiz değil, hiçbir hoca 6.haftada gitmeyecek, Seri veya Lemina veya Diaby veya Luiz Gustavo
 gofret değiller, olmayacaklar da, bir takımla bir grupla bir hocayla en az bir sezon geçirmeden de ne
 oldukları anlaşılmayacak, anlaşılamaz çünkü, bugün gofret dediğin Luiz Gustavo herhalde gofret
 olduğu için Brezilya Milli Takımında 40 kusur kez oynamadı ya da Bayern’de forma giymedi. Simdi
 okuyorum, o kâküllü şeytan pezevenk diyor ki “ ben olsam Gustavo’yu değil Kolarov’u alırdım “, simdi
 çok değil 4 hafta sonra Gustavo orta sahada maestrovari bir maç çıkardığında utanmadan sıkılmadan
 yukarıdaki 40 kusur kez oynama yorumuma benzer bir şey diyecek, biz de salak gibi yine herhangi bir
 maçın devre arasında “ bakayım Şeytan Ritvan ne dedi “ diye merak edeceğiz .. “ Bu Fener’e G.Saray
 25 dakikada 3 gol atarmış “, hmmm, oldu, kim atar, BU G.SARAY mi, really ..
 Desin ya, ne derse desin, kime ne, Metin Tekin ile Önder Özen sunu dedi bunu dedi, Önder çok
 biliyorsa Kasımpaşa’da 8.macini görebilseydi ya, Metin çok biliyorsa 356 sene yardımcı hocalık
 yaptıktan sonra bir futbolcu grubunu yönetmeye aday olsaydı ya, mor kravatları çekip siyah cilalı
 ayakkabılarla yorum yapıp AA veya Ersun veya Ünal Kazakistan’dan 6 saat uçakla dönüş yolculuğu
 yaparken yârim saat sonra evinde sıcak yatağına girecek yerde ..
 Kimsenin negatif yorumda bulunmak hakkına müdahale etmek kimsenin haddine değil, sadece sunu
 söylemek istiyorum, sabretmek zorundayız, hiç bir şey beş haftada olmaz, olmadığı noktada elbette
 kestirilip atılır, atılacak noktaya gelindiğine inanıldığında yapılır, bunun kararını yönetim verir, hatada
 ısrar etmeye de gerek yok, ama Eylül ayında olmaz. Kişisel görüşümdür, ben ayni Şenol Güneş ile
 kazanılan gibi iki şampiyonluğun daha geleceğini biliyorsam önümüzdeki iki sene şampiyon olmamaya
 razı olurum, bir şey oturacaksa razıyım, bu yüzden de hemen simdi su anda demiyorum. Bize, bu her
 şeyi arkadan dolanarak (çoğunlukla gözümüze sokarak) adice, ahlaksızca yapan, meşru mücadele
 denen şeyi asla benimsememiş iki renkli camiaya karşı gereken tek şey, tarihimizin her döneminde
 başımız sıkıştığında yardıma gelen tek şeydir, sabır .. Serpil Hamdi hoca olmasaydı Beşiktaş bugün
 Zeytinburnu, Sarıyer, İstanbulspor kıvamına gelmek üzereydi, yanlış mi, Feda donemi olmasaydı ve
 stat yapılmasaydı ülkenin istedikleri gibi “ iki takımlı bir lig “ kıvamına gelmek üzere olduğunu herkes
 kabullenmedi mi

Bu, son zamanlarda güç zehirlenmesine girmiş yönetimin, üst üste iki şampiyonluk sonrası başarı
 sarhoşluğu etkisiyle yaptığı şey Beşiktaş’ı en popüler yapmak isteğiydi, yas ortalaması yükselen, “
 yakalamışken üçüncü, dördüncü, besinci şampiyonluğa yürüyelim “ havasına sokan transferler yapıldı,
 çok kariyerli, yüksek maliyetli ama yaşlı isimlerdi, iki sene şampiyon olan takımın hocasının o
 başarıların özgüveniyle idare edebileceği isimler .. Bir kumardı ve olmadı, sebepleri uzun, kişiye göre
 de değişir, ama ülkenin çöken ekonomisi içinde mecburiyetler değişti ve Beşiktaş yönetimi Quaresma,
 Pepe, Negredo, Love, Adriano gibi isimler yerine düşük maliyetli ama genç isimlere yöneldi, bu da
 ekonomik mecburiyettendi ama uygulandı, hocasına burun kıvıracak kadar CV’si dolu olmayan bu
 çocukların başlarına da yas itibarıyla uygun bir sistem hocası getirildi, bu da çok doğru bir hamle, isim
 olarak olmasa da felsefe anlamında ..
 Beşiktaş belki ellinci kez yazıyorum ama anlık başarıların takımı ve camiası olarak diğer iki rakibiyle
 mücadele edemez, tarihinde edememiştir, 82-86 şampiyonlukları Ozkaynagin, 90-91-92-95 ise
 Gordon/Seba felsefesinin bir ürünüdür, ondan sonra 2016’ya kadar 21 yıllık süreçte sadece iki
 şampiyonluk alınmasının en büyük sebebi, 80’li yıllarda “ yaptığı transferlerin sayısı çok olduğu için
 takım otobüsüne sığamayan, hocasını beş maçta kovan, bir sezonda üç hocayla çalışan, alt yapısında
 tek oyuncu çıkaramayan, basariyi da başarısızlığı da bokunu çıkararak yasayan “ F.Bahçe camiasından
 bir farkımız kalmamış olmasıdır. Eh, kanunsuzluğu yasam bicimi yapmış, derin veya paralel devletin
 her olanaklarını kullanarak başarılar kazanmayı hiç dert etmemiş Saray kafası da bizim DNA’mizda
 olmadığına göre ..
 Bize düşen bir sistem kurulmasını beklemek ..
 Elbette yeni bir Ozkaynak Düzeni olmayacağının farkındayım, 1970’lerin sonunda yaşamıyorum, evet
 artık aidiyet duygusu yok, evet fizik kondisyona dayalı Gordon felsefelerinin yerleşmesiyle gelecek
 başarılar artık yok, romantik değilim, “ hoca sen 7-8 tane genç koy, biz bekleriz “ deyip de sekiz hafta
 sonra başkanından hocasına futbolcusundan kondisyonerine herkesin istifaya çağrılacağını bilmeyecek
 kadar da romantik değilim, ama günün sonunda maçın sekizinci dakikasında ya da sekiz maçta, sekiz
 haftada ya da (benim bakış açımdan) sekiz ayda bir adama (ismi lazım değil, futbolcu veya hoca)
 tahammül gösterilmeden yafta yapıştırılmasına, çöpe atılmasına, gofretlestirilmesine karşıyım.
 Karşı olduğum şey eleştirmek değil, karşı olduğum şey ayni zamanda içinde beğeni kriterlerini de
 barındırıyor, beğenirken de pohpohlarken de bu sabırsızlığı göstermeyelim, iki gol atan çocuk başımızın
 tacı yapıldıktan üç maç sonra burada çöp olmasın, Guven değil bir maçta iki gol, beş haftada sekiz gol
 de atsa Güven’in ne bok olduğunu görebilmek için haftalar ve hatta ayları bekleyebilelim .. Ha “ ohoo
 millet aya gidiyor, bizim bekleyecek durumumuz mu var abi “ denirse de sunu diyeyim, kimse bir yere
 gitmiyor, senin rakibin Avrupalı değil, dört İngiliz birbiriyle oynuyor finalde, Barcalar Realler dümdüz
 olmuş, senin bu ekonomik düzende dışarıda kimseye kafa tutma şansın yok, o bir donemdi, şanstı ve
 sen Bayern’i çektin, artık uzun donem olmaz, olmayacak, domestik olmak zorundasın, domestik
 rakiplerinin de bir halt olduğu yok, biri Jailson’u stoper oynatan ve Ciğerci’yi tek orta saha bırakan
 hocalarla yönetiliyor, öteki Avrupa’da son 20 kusur maçında tek bir galibiyet alabiliyor, Nzonzi önüne
 Falcao’yu koyduktan sonra kicini yedek stoperi olmadan Marcao-Luyindama ikilisine emanet edebilen
 hoca ve yöneticilerle yönetiliyorlar.
 O yüzden, yas ortalaması yüksek ve bizim gibi futbolu izleme ve algılama konusunda donanımlı
 adamların, lafının biraz yetebildiği ve dinlenebildiği mecralarda (ama statta, ama sosyal medyada, ama
 dost sohbetinde) sabırsızlanmadan sakin kalabilmek gerektiğini gücümüzün yettiği her insana
 anlatmamız gerektiğini düşünüyorum. Ha dinlerler, dinlemezler ayrı, ama ben Cumartesi akşamı
 Ahtapot’ta maçı izlerken yanımda maç 3-0 iken “ Bu dördüncü olsun da hoca da gitsin, Fiko da “ diyen
 insanlarla yan yana olmak istemiyorum, ne statta, ne masada, ne bu ülkede ..
 “ Ben dememiş miydim “ egosunun Beşiktaş sevgisini aştığı bir noktaya geldiysek söz bitmiş demektir
 …
 Sabrınız için teşekkür ederim

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir